Globalleşmenin ve internet araçların artması ile birlikte herşeye adeta bir tıkla ulaşmaya başladığımız dünyamızda dijitalleşme, mal ve hizmetlerin sunum biçimini değiştirerek ekonomik faaliyetleri coğrafi sınırların ötesine taşımıştır. Bu gelişme, geleneksel vergilendirme kurallarının dijital işletmeler için yetersiz kalmasına neden olmuştur. Dolayısıyla dijital ekonominin adil ve etkin biçimde vergilendirilmesi, hem ulusal hem de uluslararası düzeyde vergi hukukunun en tartışmalı konularından biri haline gelmiştir. Bu yazımızda dijital ekonominin vergilendirilmesi konusunu kaleme aldık. Bursa Avukat ve Bursa Vergi Hukuku Avukatı olarak genel anlamda Vergi Hukukunun konusuna giren tüm alanlarda, özel anlamda ise dijital ekonominin vergilendirilmesi konusunda uzman Vergi Hukuku Avukatı kadrosu ile Türker Hukuk Bürosu olarak yanınızdayız.
Dijital Ekonomi Nedir?
Dijital ekonomi, dijital teknolojilerin üretim, dağıtım ve tüketim süreçlerinin merkezine yerleştiği ekonomik faaliyetler bütünüdür. Dijital hizmetler, coğrafi sınırların çok ötesinde erişim sağlar. Şirketler, bir ülkede fiziksel olarak bulunmadan o ülkede mal veya hizmet satışı yapabilir. Örneğin, Türkiye’deki bir kullanıcı ABD merkezli bir platformdan hizmet alabilir. Google, Amazon, Meta, Netflix gibi şirketler dijital platformlar üzerinden kullanıcıları ve işletmeleri bir araya getirir. Dijital ekonomi, hem ekonomik büyümenin hem de istihdamın önemli bir kaynağı hâline gelmiştir. Ancak aynı zamanda devletler için ciddi vergilendirme zorlukları yaratır. Çünkü bu şirketler genellikle “nerede değer yarattıkları” ve “nerede vergilendirilmeleri gerektiği” konusunda belirsizlikler doğurur.
Dijital Ekonominin Vergilendirilmesinde Yaşanan Sorunlar
Dijital ekonominin küresel ölçekte hızlı gelişimi, geleneksel vergi kurallarını yetersiz bırakmış ve bu durum, devletlerin vergi toplama kapasitesini ciddi şekilde zorlamıştır. Vergi hukukunda bir ülkenin vergi alma hakkı genellikle o ülkede “iş yeri” bulunmasına bağlanır. Ancak dijital ekonomide çok uluslu şirketler, o ülkede fiziksel varlık göstermeden (sunucu, ofis, depo gibi) mal veya hizmet sunabilmektedir. Bu durumda şirketin kazancının hangi ülkenin vergisine tabi olacağının belirlenmesinde zorluklar yaşanmaktadır. Bunun yanında dijital şirketler genellikle kullanıcı verileri üzerinden değer yaratır. Ancak bu değerin nerede üretildiği sorusu ciddi bir vergilendirme sorunudur. Örneğin kullanıcı verisi Türkiye’de toplanıp ABD’de işleniyor olabilir. Bu durumda hangi ülkenin bu kazanç üzerinden vergi alacağı belirsizleşmektedir.
Başka bir sorun transfer fiyatlandırması ve kâr aktarımıdır. Çok uluslu dijital şirketler, iştirakleri arasında transfer fiyatlandırması yoluyla kârlarını düşük vergi oranı uygulayan ülkelere aktarabilmektedir. Bu durum, özellikle gelişmekte olan ülkelerin vergi kaybına uğramasına neden olur. Yazılım geliştirme, pazarlama veya reklam gibi hizmetler, gerçekte faaliyetin yürütüldüğü ülkede değil, vergi avantajı olan ülkede beyan edilir. Bu durum ciddi vergi kayıplarına yol açabilmektedir.
Dijital ortamda gelir elde eden kişilerin veya şirketlerin tespiti geleneksel ekonomiye göre çok daha zordur. Bu durum vergi kaçakçılığı ve kayıt dışılığın artmasına ve kripto para gibi yeni dijital varlıklar üzerinden elde edilen gelirlerin izlenmesinin ve vergilendirilmesinin zorlaşmasına yol açmaktadır.
Türkiye’de Dijital Ekonominin Vergilendirilmesine Yönelik Ulusal Düzenlemeler
Türkiye’de dijital ekonominin vergilendirilmesine yönelik ilk olarak; vergi mükellefiyeti bulunmayan gerçek kişilere elektronik ortamda sunulan hizmetlere ilişkin KDV mükellefiyeti getirilmiştir. Düzenleme 2018 yılı başında yürürlüğe girmiştir. 2019 yılı başında yürürlüğe giren 476 sayılı Cumhurbaşkanı Kararıyla, internet ortamında sunulan reklam hizmetlerine ilişkin yurt dışına yapılan ödemeler üzerinden %15 stopaj vergisi getirilmiştir.
Türkiye, OECD ve AB’nin çalışmalarını baz alarak dijital ekonominin vergilendirilmesi noktasında bazı yasal düzenlemeler yapmıştır. Bu çalışmaların başında 01.03.2020 tarihinde yürürlüğe giren “7194 sayılı Dijital Hizmet Vergisi Kanunu” yer almaktadır. Dijital hizmet alanında faaliyet gösterenler, gelir ve kurumlar vergisi açısından mükellef olmasalar dahi dijital hizmet vergisi ödemekle yükümlüdür. Dijital hizmet vergisinin konusu kanunun 1. Maddesinde şu şekilde ele alınmıştır:
MADDE 1 – (1) Türkiye’de sunulan aşağıdaki hizmetlerden elde edilen hasılat, dijital hizmet vergisine tabidir:
a) Dijital ortamda sunulan her türlü reklam hizmetleri (reklam kontrol ve performans ölçüm hizmetleri, kullanıcılarla ilgili veri iletimi ve yönetimi gibi hizmetler ile reklamın sunulmasına ilişkin teknik hizmetler dâhil)
b) Sesli, görsel veya dijital herhangi bir içeriğin (bilgisayar programları, uygulamalar, müzik, video, oyunlar, oyun içi uygulamalar ve benzerleri dâhil) dijital ortamda satışı ile bu içeriklerin dijital ortamda dinlenmesine, izlenmesine, oynanmasına veya elektronik cihazlara kaydedilmesine veya bu cihazlarda kullanılmasına yönelik dijital ortamda sunulan hizmetler
c) Kullanıcıların birbirleriyle etkileşime geçebilecekleri dijital ortamların sağlanması ve işletilmesi hizmetleri (kullanıcılar arasında bir mal veya hizmetin satılmasına veya satılmasının kolaylaştırılmasına yönelik sunulan hizmetler dâhil)
(2) Birinci fıkrada sayılan hizmetlere yönelik dijital ortamda dijital hizmet sağlayıcıları tarafından verilen aracılık hizmetlerinden elde edilen hasılat da dijital hizmet vergisine tabidir.
Türkiye’de yürürlüğe giren Dijital Hizmet Vergisi, diğer ülkelerdeki muadillerine kıyasla vergi oranının yüksek olmasıyla dikkat çekmektedir. Örneğin Fransa’da ve İtalya’da %3 olarak uygulanan dijital vergi, Avusturya’da %5 olarak uygulanmaktadır. Türkiye’de belirlenen %7,5’luk vergi oranı ise Cumhurbaşkanına tanınan yetki ile iki katına (%15) çıkarılabileceği gibi %1’e de indirilebilmektedir.
7194 sayılı Kanun’un 4’üncü maddesinde vergi alınmayacak durumları ifade eden muafiyet ve istisnalara yer verilmiştir. 7194 sayılı Kanun’da muafiyet belirlenirken dijital hizmetlerden elde edilen bir eşik hasılat tutarı belirtilmiş olup; dijital hizmet vergisinin konusunu oluşturan faaliyetler sebebiyle Türkiye’de kazanılan hasılatın 20 milyon Türk lirasını ya da küresel anlamdaki toplam hasılatın 750 milyon euroyu veya eşdeğer tutarda yabancı para karşılığı Türk lirasını aşmaması halinde bu hizmeti yapanların dijital hizmet vergisinden muaf tutulacağı belirtilmektedir.
Dijital hizmet vergisi hesaplanırken vergilendirme dönemine ilişkin verginin konusuna dahil olan hizmetler sonucunda kazanılan hasılatın tamamı verginin matrahını oluşturmaktadır. Hasılatın döviz cinsinden olması halinde ise hasılatın ele geçtiği tarihteki Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) döviz alış kuru dikkate alınır.
Dijitalleşmenin hızla yayılması, küresel ekonomide olduğu kadar Türkiye’de de vergilendirme sistemini köklü şekilde etkilemiştir. Özellikle sınır aşan hizmetlerin artmasıyla birlikte, geleneksel vergi kurallarının dijital aktörler üzerinde yetersiz kaldığı görülmüş, bu boşluğu doldurmak adına Türkiye’de Dijital Hizmet Vergisi getirilmiştir. Dijital ekonomide faaliyet gösteren kişi ve kurumların vergi yükümlülüklerini doğru anlamaları ve uygulamaları için alanında uzman bir vergi hukukçusundan danışmanlık almaları çok faydalıdır. Bu bağlamda Bursa Avukat ve Bursa Vergi Avukatı olarak Vergi Hukukunun alanına giren tüm konularda uzman Vergi Hukuku Avukatı kadromuz ile Türker Hukuk Bürosu olarak hukuki destek ve danışmanlık hizmeti vermekteyiz.
Dijital hizmet vergisi ile ilgili sorularınızı Bursa Avukat ve Bursa Vergi Hukuku Avukatı olarak Türker Hukuk Bürosu’na sorabilirsiniz.