Yargıtay Kararları Işığında Boşanma Davalarında Mal Paylaşımı

Aile hukukunun en önemli konularından biri şüphesiz boşanma ve boşanmaya bağlı konulardır. Toplumumuzda boşanma kararı ile birlikte malların eşler arasında paylaştırıldığı şeklinde yaygın bir yanlış kabul hakimdir. Oysa, boşanma davasında mal paylaşımı yapılmamaktadır. Malların paylaşımı için boşanma davasından ayrı mal rejimi davası açılması gerekmektedir. Dolayısı ile mal rejimi davası boşanma davasından ayrı olarak devam eder. Ancak mal rejimi davasında, boşanma davası kesinleşmeden karar verilemez. Bu nedenle, önce boşanma davası hakkında karar verilir, bu karar kesinleşir, ardından mal rejimi davası hakkında karar verilir. Bu sırada boşanma davası, mal rejimi davası için bekletici mesele yapılır.  Bursa  Avukat ve Bursa Aile Hukuku Avukatı olarak genel anlamda Aile Hukukunun konusuna giren tüm alanlarda, özel anlamda ise boşanma ve mal rejimi davaları konusunda uzman Aile Hukuku Avukatı kadrosu ile Türker Hukuk Bürosu olarak yanınızdayız. 

Mal Rejimi Davasında Paylaşım Nasıl Yapılır?

Kural olarak; mal rejimi davasında, evlilik birliği devam ederken edinilmiş mallar, eşler arasında yarı yarıya paylaştırılır. Zira Medeni Kanunumuzda edinilmiş mallara katılma rejimi resmi mal rejimi olarak kabul edilmiştir. Aksi ayrıca ve özel olarak kararlaştırılmamış ise resmi mal rejimimiz bu şekildedir. Eşler yarı yarıya paylaşımı kabul etmiyor iseler bu durumda kanundaki diğer mal rejmlerinden birisinde anlaştıklarını noterde yapacakları bir sözleşme ile kayıt altına almadırlar.  Bununla birlikte, eşlerin evlilikten önceki malları ve kişisel malları bu paylaşımın dışındadır. Bu mallar kimin ise boşanma sonrasında o eşte kalmaya devam eder.

Kişisel Mallar Nelerdir?

Türk Medeni Kanunu m.220’ye göre, kişisel mallar şunlardır:

  1. Eşlerden birinin yalnız kişisel kullanımına yarayan eşya,
  2. Mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan veya bir eşin sonradan miras yoluyla ya da herhangi bir şekilde karşılıksız kazanma yoluyla elde ettiği malvarlığı değerleri,
  3. Manevî tazminat alacakları,
  4. Kişisel mallar yerine geçen değerler.

Edinilmiş Mallar Nelerdir?

TMK m. 219’a göre edinilmiş mal, her eşin bu mal rejiminin devamı süresince karşılığını vererek elde ettiği malvarlığı değerleridir. Bir eşin edinilmiş malları özellikle şunlardır: 

  1. Çalışmasının karşılığı olan edinimler
  2. Sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurum ve kuruluşlarının veya personele yardım amacı ile kurulan sandık ve benzerlerinin yaptığı ödemeler
  3. Çalışma gücünün kaybı nedeniyle ödenen tazminatlar
  4. Kişisel mallarının gelirleri
  5. Edinilmiş malların yerine geçen değerler

Anlaşmalı Boşanma Davasında Mal Paylaşımı Nasıl Yapılır?

Yukarıda açıkladığımız hususlar çekişmeli boşanma davası sonrasında görülecek mal rejimi davası ile ilgili kurallardır. Zira çekişmeli boşanma davasında taraflar boşanmanın hüküm ve sonuçları konusunda anlaşamadıkları için mahkemeye başvurup kararı hakimin vermesini isterler. Mahkeme de kararı bu kurallara göre verir. Oysa anlaşmalı boşanma halinde eşler her konuda zaten mutabık kaldıkları için sorun çıkmaz. Anlaşmalı boşanmada mal paylaşımı, tarafların kendi istek ve arzularına göre yapılabilir. Eşler, anlaşmalı boşanma protokolüyle isterse malları yine yarı yarıya paylaşabilir veya başka bir paylaşım oranı da belirleyebilir. Eşlerden biri anlaşmalı boşanma protokolüyle mal paylaşımına dair tüm haklarından feragat de edebilir. Bu durum eşlerin takdirindedir. Karşılıklı anlaşma olduğu için sorun olmaz.

Mal Rejimi Davasında Zamanaşımı Süresi

Mal rejimi davası, boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren 10 yıl içinde açılmalıdır. 10 yıllık süre geçtiği takdirde, mal paylaşımı talebinde bulunmak mümkün değildir.

Mal Rejimi Davasında Görevli ve Yetkili Mahkeme

Mal rejimi davasında görevli mahkeme, 4787 sayılı kanun ile kurulan Aile Mahkemeleridir. Yetkili yer ise çeşitli ihtimaller dahilinde belirlenir. Eğer evlilik mahkemenin boşanma kararı ile sona ermişse veya devam eden bir boşanma davası varsa, boşanma davasına bakmaya yetkili olan mahkeme mal rejiminin tasfiyesini, yani boşanma halinde mal paylaşımını yapmakla da yetkilidir. Eğer eşlerden birinin ölümü nedeniyle mal rejimi sona ermiş ise, ölenin son ikametgahı mahkemesi boşanmada mal paylaşımı davasına bakmakla yetkilidir. Bu iki durum haricindeki diğer tüm hallerde davalı eşin ikametgahı aile mahkemesi boşanmada mal paylaşımı davasına bakmaya yetkilidir.

Mal Rejimi Davaları pek çok açıdan dikkatli olunması gereken davalardır. Bu nedenle herhangi bir hak kaybı yaşamamak için alanında uzman bir avukattan danışmanlık alınması faydalı olacaktır. Bu bağlamda Bursa Avukat ve Bursa Aile Hukuku Avukatı olarak Aile Hukukunun alanına giren tüm konularda uzman Aile Hukuku Avukatı kadromuz ile Türker Hukuk Bürosu olarak hukuki destek ve danışmanlık hizmeti vermekteyiz.

Mal Rejimi Davaları İle İlgili Örnek Yargıtay Kararları

  • Kişisel Malların İspatında Tanık Delili Tek Başına Yeterli Değildir

Somut olayda; traktörün edinme tarihi itibarıyla edinilmiş mal olduğu, aksinin ispat yükü davalıda olduğu, kişisel mal savunmasına yönelik dosya kapsamında soyut tanık beyanları dışında, başkaca somut ve inandırıcı delil bulunmadığı, Mahkemece sadece soyut tanık beyanlarına göre traktörün davalının kişisel malı olduğu kabul edilerek karar verildiği anlaşılmakla; Mahkemece, sadece soyut tanık beyanlarına göre traktörün davalının kişisel malı kabul edilmesi hatalı olmuştur. O halde, Mahkemece, mevcut delil itibarıyla davalının kişisel mal savunmasını ispatlayamadığı kabul edilerek, traktör yönünden davacının artık değere katılma alacağının hesaplanması gerekirken, hatalı değerlendirmeyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamış ve bozmayı gerektirmiştir. (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2023/7543 E.  ,  2024/2917 K. sayılı ve 25.04.2024 Tarihli kararı)

  • Anlaşmalı Boşanmada Protokoldeki Anlaşma Duruşmada Beyan Edilmeli ve Hükümde Paylaşıma Dair Karar Bulunmalıdır. Aksi Durumda Mal Rejiminin Tasfiyesi Yapılmış Sayılmaz

Somut olayda, tarafların anlaşmalı olarak boşandıkları, taraflarca imzalanan anlaşmalı boşanma protokolünün (4) nolu maddesinde ‘… Malvarlığı talebimizin olmadığına …’ şeklinde düzenleme yapıldığı, davacının mal rejiminden kaynaklı bir hak talebi olmadığı veyahut feragat ettiğine dair duruşmada bir beyanının olmadığı, hükümde de mal rejiminnin tasfiyesine yönelik bir hüküm olmadığı gibi, protokolün onaylanmasına da karar verilmediği, işbu kararın temyiz edilmeksizin kesinleştiği görülmüştür. Mal rejiminin tasfiyesi boşanma davasının fer’isi niteliğinde olmayıp protokoldeki düzenlenmenin duruşmada beyan edilmediğine ve hükümde de bir düzenleme yapılmamış olmasına göre, tarafların mal rejimini tasfiye ettikleri kabul edilemez. O halde, Mahkemece iddia ve savunma doğrultusunda taraf delilleri toplanarak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuş, bozmayı gerektirmiştir. (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2022/10451 E.  ,  2024/1072 K. sayılı ve 21.02.2024 Tarihli kararı)

  • “Bunun Dışında Başka Birşey Talep Edilmeyecektir” Şeklindeki Beyanın Tutanağa Yazılmayan Mallar Açısından Bağlayıcılığı Yoktur

Davacı taraf aşamalardaki beyanlarında, davalı erkeğin evlilik birliği içerisinde edindiği bir kısım malları kendisinden gizlediğini, bu maksat ile muvazaalı işlemler yaparak bir kısım mal varlığını yakınları adına tescil ettirdiğini, yine mal varlığını eşinden gizlemek amacıyla yakınları adına şirket kurduğunu, bu şirketin varlığını ve gelirlerini de gizlediğini iddia ederek, evlilik birliği içerisinde edinilmiş malların tespiti ile davacı kadına ait payın veya karşılığı bedelin hüküm altına alınmasını talep etmiştir. Dosya kapsamına göre taraflar 28.11.1998 tarihinde evlenmiş, evlilik birliği 01.02.2017 tarihinde 4721 sayılı Kanun’un 166 ncı maddesinin 3 üncü fıkrası uyarınca açılan boşanma davasında verilen kabul kararı ile son bulmuş, boşanma hükmü 26.04.2017 tarihinde kesinleşmiştir. İstanbul 3. Aile Mahkemesinin 2017/88 Esas sayılı boşanma dava dosyası incelendiğinde; dava dilekçesine ekli 01.02.2017 tarihli taraflarca imzalanan protokolde taraflar adına kayıtlı Kağıthane, Sazlıdere ve Seyrantepe’de bulunan taşınmazlar ile bir araç yönünden mal rejiminin tasfiye edildiği, davacı kadın tarafından eldeki davadaki iddialarına konu taşınmazlar, şirket hissesi hususunda boşanma dosyası içerisinde herhangi bir bilgi ve belge bulunmadığı anlaşılmaktadır. Davacı kadın tarafından, evlilik birliği içerisinde davalı erkek tarafından edinilen bir kısım mal varlığı değerlerinin muvazaalı işlemler sonucunda kendisinden gizlendiği iddia edildiğine göre; artık davacı kadının anlaşmalı boşanma protokolü kapsamındaki beyanlarının, kendisinden gizlendiği iddia edilen mal varlığını kapsadığından söz edilemeyeceği, eldeki davaya dayanak yapılan mal varlığı yönünden mal rejiminin tasfiye edildiğinden de söz edilemeyeceği nazara alınarak, öncelikle 6100 sayılı Kanun’un 31 inci maddesi uyarınca davacı taraftan, evlilik birliği içerisinde davalı erkek tarafından kendisinden gizlendiğini iddia edilen mal varlığı değerlerini somutlaştırılmasının istenmesi, akabinde tarafların bu mal varlığı değerlerine ilişkin iddia ve savunmaları doğrultusunda delillerinin toplanılması, sonrasında muvazaa iddiası da hep birlikte değerlendirilerek hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, hükmün bozulması gerekmiştir. (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin2022/8549 E.  ,  2024/697 K. sayılı ve 08.02.2024 Tarihli kararı)

  • Üçüncü Kişiye Ait Olduğu İspatlanamayan Mal, Edinilmiş Mal Olarak Kabul Edilir

Eldeki davada; taraflar 10.08.2013 tarihinde evlenmiş, 21.08.2017 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün 13.12.2018 tarihinde kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Eşler arasındaki mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona ermiştir. Eşler arasında; sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden, evlilik tarihinden boşanma davasının açıldığı tarihe kadar edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir. Davaya konu aracın 28.10.2016 tarihinde bir miktar peşinat ve kalan tutarın kredi çekilmek suretiyle satın alınarak davalı eş adına tescil edildiği anlaşılmıştır. Davalı eş ise; aracın gerçekte kendine ait olmadığını, yakın arkadaşı olan …’ın ekonomik durumunun kötü olması nedeniyle kredi kullanamadığını, bu nedenle araç kredisini kendisinin çektiğini, ödenen 18.000,00 TL peşinat ile kredi taksitlerinin arkadaşı tarafından ödendiğini ileri sürerek, dava konusu aracın üçüncü bir kişiye ait olduğu gerekçesiyle edinilmiş mallara katılma rejimi hükümlerine konu olamayacağını savunmuştur.

İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılamada “aracın mülkiyetinin davalıya değil, üçüncü kişi konumunda olan …’a ait olduğu” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hükmün istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince başvuru esastan reddedilmiştir. Özel Daire tarafından yapılan temyiz incelemesinde ise; “aracın edinilmesinde ödenen 18.000 TL peşinat ve sekiz aylık kredi taksiti yönünden davacının katılma alacağının hesaplanması” gerektiğine işaret edilerek hüküm bozulmuştur. İlk Derece Mahkemesince önceki kararda yer alana gerekçenin yanında; bozmaya esas alınan 29.06.2017 tarihli dekont gibi dosyada mevcut 05.10.2017, 30.11.2017, 26.02.2018, 04.05.2018, 31.05.2018 ve 15.02.2019 tarihli altı adet daha dekontun bulunduğu, tüm dekontlar ve mesajlar gözetildiğinde davanın ispat edilemediği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Taraflar arasındaki mal rejimi 21.08.2017 tarihinde açılan boşanma davası ile sona ermiştir. Dolayısıyla dava tarihi itibari ile davaya konu alacak; evlilik birliği devam ederken aracın edinilmesinde ödenen peşinat ile 28.11.2016 tarihinden 28.07.2017 tarihine kadar ödendiği anlaşılan 9 aylık kredi taksiti ile sınırlanmış, diğer bir ifade ile davacı tasfiyeye konu araç nedeniyle sadece belirtilen bu miktarlar yönünden artık değere katılma alacağı talep edebilir duruma gelmiştir. Öyle ise dava tarihinden sonraki dönemlere ilişkin olması nedeniyle dava konusu olmadığı anlaşılan dekontların Mahkemece hükme esas alınarak davanın reddine karar verilmesi hukuken mümkün değildir.

Diğer yandan “araç üzerindeki tedbirin kaldırılması” isteğine üzerine davacı ile yapıldığı ileri sürülen mesaj içeriğinden “davacı …’nın, davaya konu aracın gerçekte davalı …’ye ait olmadığına dair bilgisi bulunduğuna” dair direnme gerekçesine de katılmak mümkün değildir. Yukarıda açıkça vurgulandığı üzere, 4721 sayılı Kanun’un 222 nci maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca bir eşin bütün malları, aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş mal olarak kabul edildiğinden, davacı aracın evlilik birliği devam ederken alındığını ispatlayarak, üzerine düşen ispat yükünü kanuni bir karineyle (6100 sayılı Kanun md. 190/2) yerine getirmiş, dolayısıyla ispat külfeti bunun aksini iddia eden davalı erkeğe geçmiştir. Davalı erkek, dava konusu aracın gerçekte kendisine ait olmadığını, 18.000,00 TL peşinat ve evlilik birliği içerisinde ödemesi gerçekleşen 9 aylık kredi taksitlerinin aracın gerçek sahibi … tarafından ödendiğini savunmuş, bu savunmasına dayanak olarak ödeme belgelerine ve tanık deliline dayanmıştır. Davalı tarafından yapılmış olunan savunma ve sunduğu deliller detaylı bir şekilde incelendiğinde, Özel Daire bozma ilâmında belirtildiği gibi dava konusu döneme ilişkin 29.06.2017 tarihli ödeme dışındaki ödemelerin üçüncü bir kişi tarafından yapıldığının ispatlanamadığı, tanık olarak dinlenen …’ın “…oğlumun arkadaşı olan bu kişi işinde kullanmak üzere bir otomobil almak istemiş, iflası nedeniyle bankalar kredi vermediği için oğlumun bu araç için bir kredi çekip kendisine vermesini istemiş…” şeklindeki bilgisinin duyuma dayalı olduğu, aracın kendisine ait olduğunu beyan eden diğer tanık …’ın ise “…’nin adına kredi çektik. Aracın tescilini de …’nin üzerine yaptık. Ancak söz konusu kredinin ödemesini ben yapıyorum. Hatta bu krediye ilişkin kredi kartları da bendedir. Ben kullanıyorum. Aracı da ben kullanıyorum. Aracı alırken 20.000,00 TL peşinatı ben ödedim. 80.000 TL civarı krediyi …’nin adına çektik. Kredinin ödemelerini düzenli bir şekilde ödemeye çalışıyorum” şeklinde beyanda bulunduğu ne var ki bu beyanlarını destekler nitelikte ödeme belgelerinin dosya içerisine sunulmadığı, Mahkemece ilgili finans şirketine “kredi ödemelerinin kim tarafından yapıldığının” sorulması karşısında şirketçe “ödemelerin kim tarafından yapıldığı tarafımızca bilinmemektedir” şeklinde cevap verildiği, davalı vekilinin yargılama aşamasında gerçekleştiğini ileri sürerek 12.03.2019 tarihli dilekçe ekinde sunmuş olduğu ve davacı …’ya ait olduğu iddia edilen yazışmaların incelenmesinde ise ikrar sayılabilecek nitelikte aracın bir başkasına ait olduğuna ilişkin beyan içermediği, dolayısıyla davalının kanuni bir karineye karşı yapmış olduğu savunmasını yeterli nitelikte delillerle ispatlayamadığı sonucuna varılmış ve Özel Dairenin bozma ilâmında gösterilen ilke ve esaslar doğrultusunda işin esasına yönelik bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.

Hâl böyle olunca; Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun2023/467 E.  ,  2024/199 K.sayılı ve 24.04.2024 Tarihli kararı)

Aile Hukuku ve mal rejimi davaları ile ilgili sorularınızı Bursa Avukat ve Bursa Aile Hukuku Avukatı olarak Türker Hukuk Bürosu’na sorabilirsiniz.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Translate »